Thursday 11 May 2017

14. Baş Melek Mikail'in ışığında 4 gün- 2430 km

Alto Paraiso'daki so günümüzde, Paralel 14 olarak işaretlenmiş, Machu Picchu'dan gelen enerji hattının Alto Paraiso'ya bağlandığı noktaya ulaştırıldık. Bu alandaki enerjiyi bekleyenlerine ulaştırmak niyetiyle chanting yapıp kaydettik. (Ses dosyasının büyüklüğü nedeniyle henüz yükleme şansım olmadı. Vakti geldiğinde...)

2 farklı enerji... 2 chanting



Aynı akşam, Yuuka ve Maya uyuduktan sonra, bulduğumuz kristalleri toparlarken gelen enerji, aldı götürdü ellerimi. Taşları ayrı ayrı yerlere koydu. Yere düşmüş çiçeğin yapraklarını ve saplarını kullandı. Sonunda bu grit (ağ) ortaya çıktı. O bilinç işini bitirdiğinde bana yalnızca meditasyon yapmak kaldı. Yüksek enerji bedenimi titretti ve topraklandı. 

Gaia Anneme, Alto Paraiso'ya şükrettim.

(Bir süre bakarak, davet ederek, enerjinin esansını varlığınıza alabilirsiniz)


Ertesi sabah çadırımızı, çantalarımızı toparladık. Ayrılmamızdan 1 saat evvel, önceki blog yazımda tanıttığım Adil çıkageldi. Kendisine kısa bir şaman davulu meditasyonu  verme fırsatım doğdu; rehber ruhları ile tanışması niyetiyle. Sarıldık, vedalaştık.

Çantalarımızı sırtımıza takmadan evvel kısa bir meditasyon yapıp, dua ettik. Yuuka Baş Melek Mikail'in koruyucu mavi ışığını üstümüze-etrafımıza çağırdı. Işıkla kuşandık ve çok uzun yolculuğumuzun ilk otobüsüne bindik.
Alto Paraiso - Brasilia (4,5 saat)
Amacımız kara yoluyla Bolivya sınır kapısına ulaşmaktı.






Bir sonraki otobüsümüsü 5 dakika farkla kaçırınca o geceyi otobüs terminaline yakın bir otelde geçirdik. Her şeyin hayır olduğunu bilerek, yolumuzu aydınlatan ışığa güvenerek...

Brasilia-Campo Grande 19 saat sürdü.

Bir ertesi günün öğlen saatlerinde Campo Grande'ye vardık. Çantalarımızı bagaj emanetine bırakıp küçük şehrin merkezine gittik.
 Tutulan kemiklerimizi harekete geçirip, şehir sokaklarında dolaştıktan sonra, akşama doğru otobüs garına geri döndük.
Sonraki otobüsümüz gece yarısı kalkıp bizi Sınır kasabası olan Corumba'ya götürecekti. 
Gece gar soğuk ve tenhaydı.
Bir ara hırsız olduğunu sesdiğimiz tehlikeli bir adam dadandı etrafımıza. Gidip gelip çantalarımıza bakıyor, onca yer varken dibimize oturuyor ve bakmadığımızı sandığında üstümüzü başımızı inceliyordu. Herhangi bir fizksel hareket olmadıkça tepki göstermemeye karar aldık ve gözlemlemeye devam ettik. Bir türlü harekete geçemeyişinin sıkıntısı belliydi. Sonra çok yakınımıza bu güzel insan geldi:



Telefonunda uzun bir ses kaydı doldurdu. Sesli sesli konuştu. Sesinde yumuşaklık ve sevgi vardı. Portekizce bilmediğim için anlayamasam da, kalbim adamın Tanrı'dan aldığı ilhamı sese dönüştürmekte olduğunu anlıyordu. Öyle ki hırsızı unuttum. Gözlerimi kapayıp dinledim kimi zaman.

Bir ara adam bize döndü ve konuştu:

Amor Amor Amor, Universal Amor.

Sonra kollarımızı açıp bu anı beklermişçesine birbirimize sarıldık. Hırsız bizi izliyorduysa kim bilir ne kadar şaşırmıştır.

Çok sınırlı sayıdaki İngilizce ve İspanyolca kelimelerle konuşup anlaştık. İsmi Davit. Anladığım kadarıyla Ruhani konularda yazan bir yazar. 

Bizimle aynı otobüse bineceğini ve aynı şekilde Bolivya'ya çıkacağını öğrendik. Bize sınır kasabasında ve geçişte rehberlik edeceğini söyledi. İçimize su serpti. Gece boyunca bir kaç kere daha sarılıp karşılıklı
Amor, amor, amor, Universal Amor
Love, love, love, Universal Love
Aşk, aşk, aşk, Evrensel Aşk, dedik.

Otobüste de, numaralı-biletli 60 küsür koltuk arasında gelip tam önümdeki koltuğa oturduğunda bir kere daha güldük birbirimize. 

Ah evrensel Aşk, sen ne yücesin...nasıl sonsuz, nasıl koşulsuzsun... 
şükürler olsun.

((Yaratanın Gücü olan, Baş Melek Mikail yardımını çağıranları korur.))

Sabah 6 da Corumba'daydık. Gara 5 km uzaklıktaki sınır kapısına tam 2 otobüs değiştirerek 40 dakikada vardık.
Davit bizi Brezilya çıkış Polisinin önüne getirip bıraktı. Veda ettik. Sonra Bolivya girişine doğru giden köprüden dönüp gözden kayboldu.
(Neden çıkış polisine uğramadığıysa soru işareti olarak kaldı...) (kim bir ülkeden çıkış mührünü almadan çıkar ki...)(???)



Önümüzde 2 seçenek vardı. Dinlenme ve asıl gideceğimiz yerlere aktarma istasyonumuz olarak kullanacağımız Santa Cruz De La Sierra 'ya otobüsle ya da trenle gidecektik.
Tren yolculuğu 10 saat daha uzun sürse de onu seçtik. 3 günlük otobüs yolculuğundan çok yorulmuştuk.

Bu trene Death Train; Ölüm Treni deniyormuş. Sarı humma salgını esnasında  hastalığa yakalananları uzak ücra bir yerde ölsün diye Santa Cruz şehrinden çıkarıp sınıra yakın bu kasabaya göndermişler. 

Biz bu bilgiyi öğrenip, "hımmm" deyip, trene bindik.




Bütün varlıklar rüyalarından uyansın!

18 saat yolculuğun ardından Santa Cruz'a da vardık. 4 gündür yediğimiz en lezzetli şey olacak olan peynirli lokmayı sokak üstüne açılmış bir tezgahta görüp şükranla yedik.

Varmak çok güzel bir his. İnsanın bedenindeki bütün kaslar gevşiyor.
(Bardaktaki içecek mısırdan yapılmış sıcak, tatlı, karanfil ve tarçınlı bir içecek. Adı Api'ymiş.)



3 gündür bu şehirdeyiz ve bu gece son gecemiz.

Dünyanın Kristalize Kalbi olarak bilinen 3700 metre yükseklikteki tuz gölüne gideceğiz. Suyun kuru olduğu bu dönemde bir tuz çölü. Uyuni. İlahi Dişi Enerjinin Dünya üstündeki en önemli merkezi.

Bedenlerimizi yüksekliğe alıştırabilmemiz için önce Sucre, sonra Potosi şehirlerine gidip ikişer gece konaklayacağız. (2800 ve 4000 metre).
Aşağıdaki resimler Santa Cruz'un küçük şehir meydanından.







Yukarıdaki, boyutları anlatan sembolik çalışmayı bir Jesuit katedralinde gördüm.
12 boyut. En altta Pineal Gland var. Bütün boyutları delip geçen bir enerji kanalı var. Hepsinin üstünde bir melek...



İsa Peygamberin arkasındaki boyut kapısı Kutsal Dişi'ye işaret ediyor.





Sucre, Potosi, Uyuni...

Attığımız her adım, aldığımız her nefes bütüne hizmet olsun. 
Şükürler olsun.



No comments:

Post a Comment

Note: only a member of this blog may post a comment.